Güncel Başlıklar:
kürt dili etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kürt dili etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kürt Dili ve Edebiyatının Kimliği

Unknown 24 Haziran 2014 Salı 08:53

24 Haziran 2014 Salı


Kürt Dili ve Edebiyatının Kimliği
Latîf Epozdemîr

ürt dili; Hint-Avrupa dil  gurubunun Aryan kolundandır..Her ne kadar Kürtçe İrani diller ailesinin kuzeybatı grubu içinde yer alıyorsa da, o kesin hatları ile,  Farsça’dan tamamen bağımsız bir dildir.
Kürt dili Kürdistan diye adlandırılan ülkenin yaygın ve çoğunluk insanın konuştuğu bir dildir. Bilindiği gibi Kürtler bu gün hala,  Türkiye, İran, Irak, Suriye, Ermenistan devletlerinin “ Misaki Milli “ sınırları arasında yaşamaktadırlar ve bağımsızlıktan yoksundurlar.

Kürtlerin dünyadaki toplam nüfusu 50 milyona yakındır. Güney parçasını saymazsak eğer ( orada federe bir Kürt yönetimi var ve Kürtler kendi kaderlerini tayin etme konusunda diğer parçalara nazaran özgürdürler.) bu büyük nüfusa sahip halkın hala kendi devleti yoktur. Kürtler hala Türkiyenin, İranın ve Süriyenin “ Kürtleri “ diye adlandırılmaktadırlar ve  coğrafyalarında özgür değillerdir.. Bu gün Dünyadaki  52 bağımsız  devletin toplam nufusu, Kürtlerin toplam nüfusundan daha  azdır.

Başka bir deyişle dünyada bu gün bağımsız devlet olarak egemenliğini sürdüren 52 devletin toplam nüfusu, Kürt nüfusundan daha azdır.Buna karşın Kürtlerin bir devleti yoktur.

Kürt dili, dünyanın en eski dillerindendir. Bu gün sadece Irakta resmen tanınmaktadır. Sadece Kürt federe bölgesinde Kürt dili, resmi dil statüsündedir.

Bu bölgede kamusal alanda ve devlet bürokrasisinde egemen olan lehçe ise sorani lehçesidir. Güney ve Doğu parçalarının çoğunluk lehçesi Sorani olsa bile, genel Kürt nüfusu bakımından Kurmanci lehçesi, Kürtlerin yaklaşık % 60 lık bir bölümü tarafından kullanılan en yaygın lehçedir. Kürtçenin sadece Kurmanci lehçesi ile en son hazırlanmış olan sözlük ( sayın İzoli ve sayın Zana Farqininin sözlükleri )  130 binden fazla kelime içermektedir. Kürt dilinin kullanılamamadan ötürü en az bir o kadar da kelime kaybına uğradığı savlanmaktadır. Sorani, Zazaki , Lori, gorani ve Hawraman lehçe ve ağızları da eklendiğinde, bu dilin genel kelime hazinesinin 200 binin üstünde olduğu kabul görmüş bir gerçekliktir.

Bunun dışında ( Irak Hariç ) tarihte hiç bir zaman resmi dil sıfatında eğitimde, siyasette ve kamusal alanda Kürtçe yaygın bir biçimde kulanım şansı bulamamıştır. Buna karşın, onca asimilasyon, özümleme ve yozlaştırma uygulamalarına karşın hala yok olamamıştır. Kürtçe, Zengin bir edebiyat ve kelime hazinesine sahiptir.

Kürt edebiyatı, sözlü  ve yazılı edebiyat olarak kendini göstermektedir. Sözlü edebiyat, Dengbéjlerin çağlardan taşıyarak ( söyleyerek ) getirdiği anlatım edebiyatıdır ve çok eski tarihlere dayanmaktadır. Kürt edebiyatı sözlü geleneğinden beslenerek çağlar boyu bu güne gelebilmiştir.

Yazılı edebiyatın ilk ürünü olarak da, 950 yılı dolaylarında, ünlü Kürt Şair BABA TAHİRÊ ÛRYAN ( 935-1010) tarafından Hamedan kentinde, ( Bazı kaynaklar, şaire Tahir Hemedani de demişlerdir. ) yazılmış olan Rübaileri örnek vermek yeterlidir. Ömer Hayamın rübaileri Baba Tahirden uzun yıllar sonra kaleme alınmıştır. Sözlü Kürt  edebiyatının tarihi binlerce yıl öncesine kadar  uzanır.

Kürt edebiyatının ve şiirinin en çok yaygınlaştığı lehçesi Soranicedir. Süleymaniye Kentinin alınmasından sonra ,  Kürt edebiyatı, büyük bir ivme kazanmıştır. 200 yıl içinde binlerce edebi eser yazılmış ve yayınlanmıştır.  Bu eserlerin hemen tümü Arami ( Arapça diye ifade edilen ) yazı karekteri ile ( alfabe ile ) yazılmıştır. Saddam Zamanında bile Kürtçe o bölgede yasaklanmamıştır.

Botan beyliği döneminde Kurmanci lehçesinden eserler rastlamaktayız. Daha sonrada Erdelan beyliği döneminde Mah Şeref Xanım ( Mesture Erdelani ) gibi önemli yazarlara rastlanır. Baban emirliği zamanın da ise, Salim, Nali ve Kurdi gibi, Kılasik Kürt edebiyatının en önemli üç şairi ortaya çıkmıştır. Wefai ve Haci Qadiré Koyi de, bu dönemin diğer ünlüleridir. Ama Piremérd, yakınçağ Kürt şiirinin duayenlerindendir.

Erdelan ve Baban beyliği döneminin edebiyat lehçesi soranicedir ve eserler bu gün Arap alfabesi olarak bilinen Aramice aifabe ile yazılmıştır.İran parçasının en ünlü şairleri Hémin, Kane Muzher ve Hejardır.

Türkiyede ise,Cigerxwin ve Osman Sabri en başta gelenlerdir.

Modern Kürt edebiyatının en önde gelen şairi Abdullah Gorandır. Kürt dilinin Soranice lehçesi ile  yazılmış İlk Kürt romanı 1950 li yıllarda İbrahim Ahmed tarafından yazılan  ve daha sonraları da, Rüstem Cemili adlı Kürt yönetmen tarafından sinemaya uyarlanmış olan JANA GEL adlı romandır. Bextiyar Elinin yazdığı,EVAREY PERWANE ise ilk modern Kürt romanı olarak kabul edilir. Daha sonraları ise ŞAR romanı gelmektedir.

Kürtlerin kullandığı bir başka alfabe de, Kiril alfabesidir. Ermenistan  ve eski SSCB ülkelerinde kullanılmaktadır. Giderek gerileyen bir alfabedir. Kürtler çok da rağbet etmemektedirler.

Ereb Şemonun kiril harflerle 1930 lu yıllarda  yazdığı ŞİVANÊ KURD adlı roman da, çağdaş romana örnek verilebilinir. Eğer uzun öyküler tarzında yazılmış olan bu yapıta roman diyecek olursak, buna göre Şivanê Kurd de en önde gelen Kürt romanıdır.Bu  roman kirilce yazılmıştır. Daha sonraları, il kez Özgürlük Yolu yayınlarınca Kurmanciye, ve daha sonraları da aynı yayın evi tarafından Kürt Çoban adı ile Türkçeye çevrilmiştir. Erebê Şemo, Şekroyé Xudo, Heciyé Cindi, Casimé Celil, Celilé Celil, Ekseré Boyik, Karlané Çaçan,Tosiné Reid, Weziré Eşo,Emeriké Serdar, Xelîlê Çaçan, Temurê Xelil ve daha onlarca kişi eski SSCB ülkelerinde ; önceleri Kiril daha sonraları da Latin harfleri ile eserler vermişlerdir.

Kürt dilinin eski ve güçlü edebi ürünlere sahip diğer  lehçesi de Kurmanci lehçesidir. Bu lehçe ile yazmış en önemli  Kürt şairler, Elî Herîrî (1425-1495), Feqîyê Teyran (1590-1660), Melayê Cizîrî (1570-1640) ve Ehmedê Xanî (1650-1707) 'dir. Ehmedê Xanî tarafından yazılmış olan Mem û Zîn adlı eser ilk kez 1730'da, yayınlanmıştır. Bu şairlerin kullandığı alfabe de, Aramice, yani Arap alfabesiydi.

Yüzbaşı Noelin tavsiyeleri doğrultusunda, Ünlü Kürt düşünürü Mir Celadetin kararı ile, Latin alfabesi de Kürt dili ile tanışmıştır. Kürtlerin Latin harfleri ile tanışması son yetmiş yılda gerçekleşmiştir. Bu nedenle yaşı yetmişin altında olan Kürtler , önceki dönemlere ait yazılı eserlerden yararlanma şansı bulamamıştır. Keza yetmiş yıla yakındır ki Irak ( Güney ) ve İran ( Doğu ) Kürtleri de Latin harflerle gelişip yaygınlaşan Kürtçe eserlerden istifade edememektedirler.

Kuzey de ise.  (Türkiye parçası ), son yıllarda, özellikle de sürgünde güçlü edebi eserlere rastlamaktayız. Kurmanci lehçesi ve Latin harfleri ile yazan Kürt edebiyatçılarının başında, Mehmet Uzun, Jan Dost, Kemal Burkay, Murad Cıwan, Mahmud Lewendi, Fırat Ceweri,Helim Yusif, Feqi Hüseyin Sağnıç, Muhsin Kızılkaya, Mustafa Aydoğan, Enwer Karahan, Malmısanıj, Lokman Polat, Munzur Çem, Rohat Alakom, Felat Dilgeş, Ziya Avcı, Aram Gernas, Hasan Kaya, Zana Farqini, Sami Tan, Abdullah Varlı, Ali Karadeniz ve adını sayamadığımız bir çok yazar ve edebiyatçı Kürt dilinin gelişmesine önemli katkılar sundular.

Dildeki lehçe farkları, kullanılan farklı alfabeler ve Kürtlerin bölünmüş yapısı daha güçlü bir dil ve edebiyatın doğmasını engellemiştir. Kürt edebiyatı, Kürtlerin birlikte yaşadığı ulusların edebiyatını da etkilemiş ve onlardan da etki görmüştür. Keza benzer bir duruma dil alanında yaşanmaktadır. Kürt dilinde de,  karşılıklı etkileşime rastlamak mümkündür. Bu doğal ve kaçınılmaz bir sonuçtur.
yorum | | Devamı...

Kürt Dili ve Edebiyatı'na yoğun ilgi

Unknown 17 Ağustos 2013 Cumartesi 20:32

17 Ağustos 2013 Cumartesi


 Kürt Dili ve Edebiyatı'na yoğun ilgi
Mardin Artuklu, Muş Alparslan ve Bingöl Üniversitesi'nde yüksek puana rağmen kontenjanlar doldu
.

Mardin Artuklu, Muş Alparslan ve Bingöl Üniversitesinde, taban puan yüksek olmasına rağmen Kürt Dili ve Edebiyatı bölümlerinde kontenjanlar doldu.

Bu yıl 673 bin öğrencinin yerleştiği üniversite tercihlerinde en dikkati çeken bölüm Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinin yerleştirme puanının üzerine çıkan Kürt Dili ve Edebiyatı bölümü oldu.
Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından 3 üniversitenin Kürtçe bölümleri için ayrılan kontenjanlar tamamen doldu. 3 üniversitede yaklaşık 125 kişi, Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde okumaya hak kazanırken, üniversiteler ise gelecek yıl kontenjanı iki katına çıkarmak için YÖK'e başvurmayı planlıyor.

Kürtçe'nin revaçta olmasını çözüm sürecine bağlayan akademisyenler yoğun talep, sınırlı kontenjan nedeniyle taban puanın arttığına dikkati çekiyor.

Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne yönelik talebi değerlendiren MAÜ Yaşayan Diller Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Kadri Yıldırım, üç yıldır Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde Kırmançça ve Zazaca eğitim verildiğini, bu yıl da kontenjanın tamamen dolduğunu söyledi.

"Kürtçe eğitimde taban puanda rakibimiz ODTÜ'nün İngilice eğitim veren bölümleridir" diyen Prof. Dr. Yıldırım, MAÜ Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü tercih eden öğrencilerin ODTÜ'nün İngilizce eğitim veren bölümlerine çok rahat girebilecek bir puana sahip olduğunu belirtti.

Prof. Dr. Yıldırım, paydaşları olan üniversiteler ile aralarında yaklaşık 60 puan fark bulunduğuna dikkati çekerek, "Önümüzdeki yüzyıl Kürtçe yüzyılı olacak. Yakından tanık oluyoruz ki Kürt diline çok büyük bir teveccüh ve sahiplenme var. Yakın bir zamanda Kürtçe çok popüler bir dil haline gelecek. Önemli olan bu talebe nitelik ve nicelik olarak uygun altyapıyı hazırlayarak gerekli cevabı vermektir" dedi.

''MATERYAL VE AKADEMİK KADRODAKİ KALİTE GÖZDEN KAÇMIYOR''

Prof. Dr. Yıldırım, MAÜ olarak çok donanımlı bir kadroya sahip olduklarını, Kürtçe eğitimde 3 profesör, 1 doçent, 6 yardımcı doçent, 10 da öğretim görevlisi ile şimdiye kadar 20 olan öğretim üyesi kadrosunu, YÖK'ün bu yıl sadece üniversitelerine verdiği 10 kişilik araştırma görevlisi kadrosu ile 30'a çıkaracaklarını söyledi.

Hem dil hem edebiyat hem kültür olarak okutulan ders kitaplarının bir kısmını kendi yayınları olarak bastırdıklarını bir kısmının da yayınlamak üzere hazır bulunduğunu ifade eden Yıldırım, üniversitelerini tercih eden öğrencilerin materyal sıkıntısı olmayacağını vurguladı.

Yıldırım, Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde ilk yıl 20, ikinci yıl 35, bu yıl ise 45 öğrencinin eğitim alacağını ifade ederek, YÖK'e 100 öğrenci için kontenjan talebinde bulunmalarına karşı bu yıl için ayrılan kontenjanın 45 olduğunu söyledi.

''ÇÖZÜM SÜRECİ BELİRLEYİCİ ROL OYNADI''

Prof. Dr. Yıldırım, geçmişte öğrencilerin bu bölümlere karşı güvensizliğinin olduğunu, bu bölümlerde okumaları halinde gelecekte başlarına bir şey gelir mi endişesi taşıdıklarını ifade ederek bu tür endişelerin çözüm süreci ile sona erdiğini kaydetti.

BDP çevresinin şimdiye kadar bu adımları protesto ettiğini anlatan Yıldırım, şöyle konuştu:
"Geçen yıl yürürlüğe giren ve ders kitabı üniversitemizce hazırlanan Kürtçe'nin seçmeli ders olarak okutulması BDP tarafından protesto edildi. Bu nedenle bu dersi seçme oranı 20 bin kişi ile sınırlı kaldı ki Türkiye genelinde Kürtçe'nin en az tercih edildiği il Diyarbakır oldu. Çözüm süreci ile bu yıl böyle bir boykot ve protesto sözkonusu olmadı. Bu, rahat bir nefes alan insanların tercihlerinde de etkili oldu. Böyle devam ederse her yıl hem lisans hem yüksek lisans düzeyinde ilgi artarak devam edecek. Öğrencilerin tercih etmesi ile de sorun bitmiyor. Bu bölümlerin kendini ciddi manada dizayn ederek, nitelik, nicelik ve ders materyali olarak kendini yenilemesi gerekiyor. Gelecek yıllar bu manada bölümümüzün ustalık dönemi olacak."

''ANADOLU AJANSI BİR KAPI AÇTI''

Prof. Dr. Kadri Yıldırım, Anadolu Ajansı tarafından Kürtçe haber birimlerinin faaliyete geçirildiğini ve üniversitelerinde Kürtçe yüksek lisans yapan 5 öğrencilerinin Kürtçe haber birimlerinde görev almak için Ankara'da sınava girdiğini söyledi.

Eğitim verdikleri öğrencilerinin Anadolu Ajansı'na hizmet verecek olmasının mutluluğunu yaşadıklarını ifade eden Yıldırım, "Anadolu Ajansı Erbil gibi Irak'ın kuzeyindeki merkezi bir şehirde haber birimlerini faaliyete geçirdi. Anadolu Ajansı bu kapıyı açtı. Yarın başka ajanslar ile kurum ve kuruluşlar da bunu takip edecek. Ben Kürtçe'nin önünü açık görüyorum. Bir iki yıl sıkıntılı geçse de rayına oturacaktır. Yeterki süreç yara almasın" diye konuştu.

''BİNGÖL ÜNİVERSİTESİNDE ZAZACA İÇİN EK KONTENJANLA 40 ÖĞRENCİ ALINACAK''

Bingöl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri Edebiyatı Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. İbrahim Usta da ilk kez bu yıl açılan Kürt Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı'na ayrılan 40 kişilik kontenjanın tamamının dolduğunu belirterek, Zaza Dili Edebiyatı Anabilim Dalı'na da evraklar YÖK'e geç ulaştığı için ek kontenjanla 40 öğrencinin alınacağını söyledi.

Taban puanın Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde 380 olduğunu ifade eden Usta, gelecek yıl kontenjanın 40 artı 40 olacağını düşündüklerini belirtti.

MAÜ'nün ders programını takip ettiklerini de anlatan Usta, "MAÜ bizden daha tecrübeli. İleriki dönemde yatay ve dikey geçiş ile diploma denkliğinde sorun yaşamamak için MAÜ'nün hazırladığı müfredatı takip edeceğiz" dedi.

Usta, taban puanın yüksek olmasının çözüm süreci ile bu bölümlere yönelik yoğun talepten kaynaklandığını dile getirerek şöyle konuştu:

"Kontenjanın düşük olması talebin de yüksek olması nedeniyle taban puan çok yüksek. Türkiye'nin diğer bölgelerindeki üniversitelerde de bu bölüm açıldığı takdirde puanı diğer bölümlerin puanı gibi normal düzeye düşecektir. Diğer bölümler ile taban puanda 50 puan farka rağmen kontenjanın dolmuş olması sevindirici. Ancak ilerleyen yıllarda kontenjanın artması ile puan normal seviyeye düşecektir. Bu geç kalınmış bir adımdı. Keşke 10 yıl önce böyle bir bölüm açılmış olsaydı."
yorum | | Devamı...

Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü'nün Taban Puanının Yüksek Olması

Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü'nün Taban Puanının Yüksek Olması

Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) Rektörü Prof. Dr. Nihat İnanç, kamuoyunda Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün taban puanının yüksek olması konusunu değerlendirdi.



Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) Rektörü Prof. Dr. Nihat İnanç, kamuoyunda Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü'nün taban puanının yüksek olması konusunu değerlendirdi.

İnanç, gazetecilere yaptığı açıklamada, Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü'nün taban puanlarının yüksek olmasının, Türkiye'de her üniversite olmayan bir bölüm olmasından kaynaklandığını vurguladı.

İnanç, bölümü lisans düzeyinde kuran ilk üniversitenin MŞÜ olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Doğrusu biz bunu kamuoyunda çok fazla konuşmadık. Bizim için önemli olan doğru işler yapabilmektir. Bu bölümü ilk kuran üniversite olmamıza rağmen, bu konuda en az konuşan üniversite olma özelliğimizi de koruyoruz. Ama az konuşmak ve konuyu basınla çok fazla paylaşmamak, bu bölümle ilgili iş ve işlemlerimizi yapmadığımız anlamına gelmez. Bölümün gelişmesi için MŞÜ olarak çalışma yürütüyor ve bu konuda öncü olmaya devam ediyoruz."

MŞÜ'de kurulan bölümün, diğer üniversitelerde kurulan bölümlerle farklı olduğuna dikkat çeken İnanç, bu bağlamda Kürt Dili ve Edebiyatı Lisans programına, Fen Edebiyat Fakültesi bünyesinde öğrenci kabul ettiklerini söyledi.

İnanç, şunları ifade etti:

"Bu yıl bölüme 42 öğrenci aldık. Bölüm üniversitemizin en yüksek puanla öğrenci alan bölümlerinden biri. Biz bu bölümü diğer üniversitelerde olduğu gibi Doğu Dilleri ve Edebiyatı anabilim dalı altında bir bölüm olarak açmadık. Burası çok önemli. Bölümü Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü olarak açtık. Dolayısı ile bölümün böyle bir özelliği var. Bölüm bizim arkadaşlarımızın hazırladığı müfredatla eğitim-öğretim faaliyetlerine başlayacak." - Muş
yorum | | Devamı...

Kürt dilinin standartlaşması..


Kürt dilinin standartlaşması..

Kürt dilinin standartlaşması Kürtlerin bir bölümünün zararına olmamalı

Kürtçe'nin içinde bulunduğu durum sadece Türkiye'de değil Irak'ın Federe Kürdistan Bölgesi'nde de merak konusu. Özellikle Kürtçe'nin Kurmancî lehçesine ilişkin uygulanmak istenen politikalar konuyu daha aktüel kılıyor. Bu hafta bu konu ile ilgili bir kurum olarak Akademiya Kurdî (Kürt Dil Akademisi) Meclis Üyesi Dr. Muhsin Huseyin ile bir röportaj yaptık. Dr. Huseyin hem bu konu ile ilgili hem de Akademi'nin çalışmaları ile ilgili sorularımızı yanıtladı. Aynı zamanda Akademiya Kurdî'nin çıkardığı Akademi Dergisi'nin editörü de olan Dr. Huseyin, konu ile ilgili sorularımıza yanıt verdi.

Öncellikle kurumunuzu okurlarımıza tanıtabilir misiniz?

11 Mart 1970'te imzalanan otonomi anlaşmasıyla aynı yılda Kürt dili ile ilgili bilimsel çalışmaları yürütmek için bir grup Kürt aydını tarafından Bağdat'ta Korî Zanyarî Kurd (Kürt Bilim Akademisi) kuruldu. 1991 yılındaki ayaklanmadan sonra Kürdistan bölgesinde Federal Kürdistan Parlamentosu kuruldu, bundan sonra Kürt dili ile ilgili bilimsel çalışma yürütecek bir kuruma da ihtiyaç duyuldu. Her ne kedar Korî Zanyarî Kurd'un asıl merkezi 1991 yılına kadar Bağdat'ta kalmışsa da 1997 yılında Kürdistan Federal Parlementosu 37 sayılı kanunu çıkararak bu kurumu bölgede yasal bir statüye kavuşturdu. Bu dönemde Korî Zanyarî Kurdistan adıyla faaliyet yürüten kurumun başkanlığını Dr. Kurdistan Mukriyanî yapıyordu. 2005 yılında kurumun adı Kürtçe Akademisi olarak değiştirilerek başkanlığına da Dr. Şefik Kazaz getirildi.

Kürtçe standart dil meselesi yıllardır tartışılıyor. Bir kesim Kurmancî lehçesi ve Latin harflerinin temel alınmasını savunurken, başka bir kesim ise Kürdistan bölgesinde kitapların önemli bir kısmı Arap harfleriyle Sorani lehçesinde basıldığı için Sorani lehçesinin temel alınmasını ve Arap harflerinden uyarlanan Kürtçe alfabe olmasını istiyor. Sizin konu ile ilgili görüşünüz nedir?

Kürtler üç alfabe; Latin, Arap ve Kiril alfabelerini kullanıyor, Kürtçe'nin birkaç lehçesi mevcut. Kürtler Ortadoğu'nun birçok ülkesine ve dünyanın birçok yerine dağıldıkları için standart bir dil oluşturmak çok kolay değil. Şimdi Kürtlerin kullandığı birçok lehçe mevcut, Kuzey, Güneybatı ve Kafkas Kürtleri'nin tamamı Kurmancî lehçesini konuşuyor. Bunun yanında Güney ve Doğu Kürtleri'nin bir kısmı da bu lehçeyi konuşuyor. Sorani lehçesi ise Doğu ve Güney Kürtlerinin çoğunluğu tarafından konuşulan bir lehçe. Kurmancî lehçesini konuşan Kürtlerin büyük bir çoğunluğu Latin harfleriyle yazarken, Sorani konuşanlar ise Arap harflerini kullanıyor. Bu koşullar standart bir dil ve ortak bir alfabe kullanmayı zorlaştırıyor.

1934 yılında Sovyetler Birliği'nde toplanan Kürtler, Kürtlerin büyük çoğunluğu bu lehçeyi konuştuğu için Kurmancî lehçesinin, 1974 yılında ise Irak Kürtleri Soranî lehçesinin ortak dil olmasını karar altına aldılar ancak bu her iki karar da hayata geçirilemedi. En son 56 aydın bir araya gelerek Soranî lehçesinin standart dil olmasını talep eden bir metni imzaladılar. Siz bu konuda neler söyleceksiniz?

Kürt dilinin standartlaştırılması Kürt ulusunun kendi eliyle olmalı. Eğer Kürdistan Bölgesel Hükümeti Kürt dilinin standartlaştırılması Kürtlerin bir kısmının zararına olacak şekilde hayata geçirmek istiyorsa, bundan vazgeçmelidir. Bu konunun bir süre daha zamana bırakılması en doğrusudur. Kürt dilinin standartlaştırılması kolay bir iş değildir, bunun için bilimsel ve ciddi çalışmalar yapılması gerekiyor. Bunun için de zamana ihtiyaç var.

Hewlêr, Süleymaniye ve Duhok sokaklarında gezdiğimizde tabela ve afişlerin büyük bölümünün Kürtçe dışındaki dillerde olduğu göze çarpıyor. Durum Kürt diline zarar vermiyor mu sizce?

Dünya'da birçok ülkede aynı durum var, işyerlerinin üzerinde yabancı dillerde tanıtım yapılır, birçok işyerinin ismi de resmi dilde değildir, bence doğal bir şey, bunun Kürt diline zarar vereceğini sanmıyorum.

Bildiğimiz kadarıyla siz aynı zamanda Akademiya Kurdî'nin çıkardığı 'Akademi' dergisinin de editörlerindensiniz, dergi ile ilgili neler söylebilirsiniz?

Akademi dergisi aylık olarak çıkan bir dergi. Derginin amacı Kürt dilinin geliştirilmesidir. Bu amaçla Kürt dili ve kültürü ile ilgili birçok araştırma yapılıyor ve bunlar dergide yayınlanıyor. Kürdistan'daki Selaheddin Üniversitesi, Duhok Üniversitesi de bu dergiyi resmi olarak akademik bir dergi olarak kabul ediyor. Her ne kadar dergi Arap ve Latin harleriyle Sorani ve Kurmanci yazılara ağırlık verse de Kirmancki ve Hewrami gibi diğer Kürt lehçeleriyle ilgili yazılara da yer veriyor.

Son olarak Kürtçe imla ile igili bir soru sormak istiyorum. Sizce Kürt dili ister Latin harfleriyle olsun, ister Arap harfleriyle olsun, imlaya ilişkin sorunlarını tamamen çözmüş bir dil mi?

Her ne kadar Kürt dili ve onun standartlaştırılması ile ilgili birçok çalışma yapılmışsa da bu çalışmalar yeterli değil. Ne yazık ki Kürtçe imla konusunda h‰l‰ önemli sorunlar mevcut, daha iyi mükemmel bir imla için daha fazla bilimsel çalışmalara ihtiyaç var.
Kürt dilinin standartlaşması Kürtlerin bir bölümünün zararına olmamalı

Kürtçe'nin içinde bulunduğu durum sadece Türkiye'de değil Irak'ın Federe Kürdistan Bölgesi'nde de merak konusu. Özellikle Kürtçe'nin Kurmancî lehçesine ilişkin uygulanmak istenen politikalar konuyu daha aktüel kılıyor. Bu hafta bu konu ile ilgili bir kurum olarak Akademiya Kurdî (Kürt Dil Akademisi) Meclis Üyesi Dr. Muhsin Huseyin ile bir röportaj yaptık. Dr. Huseyin hem bu konu ile ilgili hem de Akademi'nin çalışmaları ile ilgili sorularımızı yanıtladı. Aynı zamanda Akademiya Kurdî'nin çıkardığı Akademi Dergisi'nin editörü de olan Dr. Huseyin, konu ile ilgili sorularımıza yanıt verdi.

Öncellikle kurumunuzu okurlarımıza tanıtabilir misiniz?

11 Mart 1970'te imzalanan otonomi anlaşmasıyla aynı yılda Kürt dili ile ilgili bilimsel çalışmaları yürütmek için bir grup Kürt aydını tarafından Bağdat'ta Korî Zanyarî Kurd (Kürt Bilim Akademisi) kuruldu. 1991 yılındaki ayaklanmadan sonra Kürdistan bölgesinde Federal Kürdistan Parlamentosu kuruldu, bundan sonra Kürt dili ile ilgili bilimsel çalışma yürütecek bir kuruma da ihtiyaç duyuldu. Her ne kedar Korî Zanyarî Kurd'un asıl merkezi 1991 yılına kadar Bağdat'ta kalmışsa da 1997 yılında Kürdistan Federal Parlementosu 37 sayılı kanunu çıkararak bu kurumu bölgede yasal bir statüye kavuşturdu. Bu dönemde Korî Zanyarî Kurdistan adıyla faaliyet yürüten kurumun başkanlığını Dr. Kurdistan Mukriyanî yapıyordu. 2005 yılında kurumun adı Kürtçe Akademisi olarak değiştirilerek başkanlığına da Dr. Şefik Kazaz getirildi.

Kürtçe standart dil meselesi yıllardır tartışılıyor. Bir kesim Kurmancî lehçesi ve Latin harflerinin temel alınmasını savunurken, başka bir kesim ise Kürdistan bölgesinde kitapların önemli bir kısmı Arap harfleriyle Sorani lehçesinde basıldığı için Sorani lehçesinin temel alınmasını ve Arap harflerinden uyarlanan Kürtçe alfabe olmasını istiyor. Sizin konu ile ilgili görüşünüz nedir?

Kürtler üç alfabe; Latin, Arap ve Kiril alfabelerini kullanıyor, Kürtçe'nin birkaç lehçesi mevcut. Kürtler Ortadoğu'nun birçok ülkesine ve dünyanın birçok yerine dağıldıkları için standart bir dil oluşturmak çok kolay değil. Şimdi Kürtlerin kullandığı birçok lehçe mevcut, Kuzey, Güneybatı ve Kafkas Kürtleri'nin tamamı Kurmancî lehçesini konuşuyor. Bunun yanında Güney ve Doğu Kürtleri'nin bir kısmı da bu lehçeyi konuşuyor. Sorani lehçesi ise Doğu ve Güney Kürtlerinin çoğunluğu tarafından konuşulan bir lehçe. Kurmancî lehçesini konuşan Kürtlerin büyük bir çoğunluğu Latin harfleriyle yazarken, Sorani konuşanlar ise Arap harflerini kullanıyor. Bu koşullar standart bir dil ve ortak bir alfabe kullanmayı zorlaştırıyor.

1934 yılında Sovyetler Birliği'nde toplanan Kürtler, Kürtlerin büyük çoğunluğu bu lehçeyi konuştuğu için Kurmancî lehçesinin, 1974 yılında ise Irak Kürtleri Soranî lehçesinin ortak dil olmasını karar altına aldılar ancak bu her iki karar da hayata geçirilemedi. En son 56 aydın bir araya gelerek Soranî lehçesinin standart dil olmasını talep eden bir metni imzaladılar. Siz bu konuda neler söyleceksiniz?

Kürt dilinin standartlaştırılması Kürt ulusunun kendi eliyle olmalı. Eğer Kürdistan Bölgesel Hükümeti Kürt dilinin standartlaştırılması Kürtlerin bir kısmının zararına olacak şekilde hayata geçirmek istiyorsa, bundan vazgeçmelidir. Bu konunun bir süre daha zamana bırakılması en doğrusudur. Kürt dilinin standartlaştırılması kolay bir iş değildir, bunun için bilimsel ve ciddi çalışmalar yapılması gerekiyor. Bunun için de zamana ihtiyaç var.

Hewlêr, Süleymaniye ve Duhok sokaklarında gezdiğimizde tabela ve afişlerin büyük bölümünün Kürtçe dışındaki dillerde olduğu göze çarpıyor. Durum Kürt diline zarar vermiyor mu sizce?

Dünya'da birçok ülkede aynı durum var, işyerlerinin üzerinde yabancı dillerde tanıtım yapılır, birçok işyerinin ismi de resmi dilde değildir, bence doğal bir şey, bunun Kürt diline zarar vereceğini sanmıyorum.

Bildiğimiz kadarıyla siz aynı zamanda Akademiya Kurdî'nin çıkardığı 'Akademi' dergisinin de editörlerindensiniz, dergi ile ilgili neler söylebilirsiniz?

Akademi dergisi aylık olarak çıkan bir dergi. Derginin amacı Kürt dilinin geliştirilmesidir. Bu amaçla Kürt dili ve kültürü ile ilgili birçok araştırma yapılıyor ve bunlar dergide yayınlanıyor. Kürdistan'daki Selaheddin Üniversitesi, Duhok Üniversitesi de bu dergiyi resmi olarak akademik bir dergi olarak kabul ediyor. Her ne kadar dergi Arap ve Latin harleriyle Sorani ve Kurmanci yazılara ağırlık verse de Kirmancki ve Hewrami gibi diğer Kürt lehçeleriyle ilgili yazılara da yer veriyor.

Son olarak Kürtçe imla ile igili bir soru sormak istiyorum. Sizce Kürt dili ister Latin harfleriyle olsun, ister Arap harfleriyle olsun, imlaya ilişkin sorunlarını tamamen çözmüş bir dil mi?

Her ne kadar Kürt dili ve onun standartlaştırılması ile ilgili birçok çalışma yapılmışsa da bu çalışmalar yeterli değil. Ne yazık ki Kürtçe imla konusunda h‰l‰ önemli sorunlar mevcut, daha iyi mükemmel bir imla için daha fazla bilimsel çalışmalara ihtiyaç var.

SERBAZ SİYABEND
yorum | | Devamı...

Artuklu Üniversitesi'nde Kürt Dili bölümü'ne yoğun ilgi

Unknown 3 Ağustos 2013 Cumartesi 12:00

3 Ağustos 2013 Cumartesi


Mardin Artuklu Üniversitesi Kürt Dili Edebiyatı Bölümü'ndeki 47 öğrenci kontejanı doldu. Kürt Dili'nin tek rakibi ODTÜ.




Üç üniversitede açılan Kürt Dili ve Edebiyatı bölümlerinde tüm kontenjanlar doldu. 445 puanla öğrenci alan Mardin Artuklu Üniversitesi 441 puanlık ‘ODTÜ İngilizce Tarih’le yarıştı. 1 milyon 232 bin üniversite adayının ter döktüğü Lisans Yerleştirme Sınavı’nın sonuçları (LYS) 25 Temmuz Perşembe gecesi saat 23.45’te açıklandı. 673 bin öğrencinin yerleştiği üniversite tercihlerinde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümü tercihlerinde ilginç bir durum yaşandı.

Dolup dolmayacağı merak edilen kontenjanlara öğrenciler yoğun ilgi gösterdi. Türkiye’de yalnızca üç üniversitede bulunan Kürt Dili ve Edebiyatı bölümülerine bu yıl, Mardin Artuklu Üniversitesi 47, Muş Alparslan ve Bingöl Üniversiteleri de 41 kişilik kontenjan açtı. Toplam 129 kontenjana yüksek puanlarla öğrenci alındı. Mardin Üniversitesi 445 Türkçe-Sosyal (TS) taban puanıyla öğrenci alarak gözde üniversitelerin puanlarını bile geride bıraktı. Bingöl Üniversitesi ise de 369 taban puanla öğrenci aldı.

445 en yüksek taban puanıyla öğrenci alan Mardin Artuklu Üniversitesi’ne giren bir öğrenci, bu puanla İstanbul Üniversitesi’nin Türkçe Öğretmenliği ile Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne girebiliyor. Bu adayların puanları, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin Tarih, Türk Dili ve Edebiyatı, Sanat Tarihi bölümlerine yerleştirilmeye de yetiyor. Hatta Türkiye’nin en prestijli üniversitelerinden olan ODTÜ’nün İngilizce Tarih bölümünün 441 en küçük taban puanı ile Mardin Artuklu Üniversitesi Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünün 445 en büyük taban puanının birbirine çok yakın olması, bu bölüme duyulan ilginin arttığı
yorum | | Devamı...

Kürt Dili ve Edebiyatı Portresi

Unknown 22 Temmuz 2013 Pazartesi 18:40

22 Temmuz 2013 Pazartesi


 Kürt dili; Hint-Avrupa dil  gurubunun Aryan kolundandır..Her ne kadar Kürtçe İrani diller ailesinin kuzeybatı grubu içinde yer alıyorsa da, o kesin hatları ile,  Farsça’dan tamamen bağımsız bir dildir.
Kürt dili Kürdistan diye adlandırılan ülkenin yaygın ve çoğunluk insanın konuştuğu bir dildir. Bilindiği gibi Kürtler bu gün hala,  Türkiye, İran, Irak, Suriye, Ermenistan devletlerinin “ Misaki Milli “ sınırları arasında yaşamaktadırlar ve bağımsızlıktan yoksundurlar.

Kürtlerin dünyadaki toplam nüfusu 50 milyona yakındır. Güney parçasını saymazsak eğer ( orada federe bir Kürt yönetimi var ve Kürtler kendi kaderlerini tayin etme konusunda diğer parçalara nazaran özgürdürler.) bu büyük nüfusa sahip halkın hala kendi devleti yoktur. Kürtler hala Türkiyenin, İranın ve Süriyenin “ Kürtleri “ diye adlandırılmaktadırlar ve  coğrafyalarında özgür değillerdir.. Bu gün Dünyadaki  52 bağımsız  devletin toplam nufusu, Kürtlerin toplam nüfusundan daha  azdır.

Başka bir deyişle dünyada bu gün bağımsız devlet olarak egemenliğini sürdüren 52 devletin toplam nüfusu, Kürt nüfusundan daha azdır.Buna karşın Kürtlerin bir devleti yoktur.

Kürt dili, dünyanın en eski dillerindendir. Bu gün sadece Irakta resmen tanınmaktadır. Sadece Kürt federe bölgesinde Kürt dili, resmi dil statüsündedir.

Bu bölgede kamusal alanda ve devlet bürokrasisinde egemen olan lehçe ise sorani lehçesidir. Güney ve Doğu parçalarının çoğunluk lehçesi Sorani olsa bile, genel Kürt nüfusu bakımından Kurmanci lehçesi, Kürtlerin yaklaşık % 60 lık bir bölümü tarafından kullanılan en yaygın lehçedir. Kürtçenin sadece Kurmanci lehçesi ile en son hazırlanmış olan sözlük ( sayın İzoli ve sayın Zana Farqininin sözlükleri )  130 binden fazla kelime içermektedir. Kürt dilinin kullanılamamadan ötürü en az bir o kadar da kelime kaybına uğradığı savlanmaktadır. Sorani, Zazaki , Lori, gorani ve Hawraman lehçe ve ağızları da eklendiğinde, bu dilin genel kelime hazinesinin 200 binin üstünde olduğu kabul görmüş bir gerçekliktir.

Bunun dışında ( Irak Hariç ) tarihte hiç bir zaman resmi dil sıfatında eğitimde, siyasette ve kamusal alanda Kürtçe yaygın bir biçimde kulanım şansı bulamamıştır. Buna karşın, onca asimilasyon, özümleme ve yozlaştırma uygulamalarına karşın hala yok olamamıştır. Kürtçe, Zengin bir edebiyat ve kelime hazinesine sahiptir.

Kürt edebiyatı, sözlü  ve yazılı edebiyat olarak kendini göstermektedir. Sözlü edebiyat, Dengbéjlerin çağlardan taşıyarak ( söyleyerek ) getirdiği anlatım edebiyatıdır ve çok eski tarihlere dayanmaktadır. Kürt edebiyatı sözlü geleneğinden beslenerek çağlar boyu bu güne gelebilmiştir.

Yazılı edebiyatın ilk ürünü olarak da, 950 yılı dolaylarında, ünlü Kürt Şair BABA TAHİRÊ ÛRYAN ( 935-1010) tarafından Hamedan kentinde, ( Bazı kaynaklar, şaire Tahir Hemedani de demişlerdir. ) yazılmış olan Rübaileri örnek vermek yeterlidir. Ömer Hayamın rübaileri Baba Tahirden uzun yıllar sonra kaleme alınmıştır. Sözlü Kürt  edebiyatının tarihi binlerce yıl öncesine kadar  uzanır. 

Kürt edebiyatının ve şiirinin en çok yaygınlaştığı lehçesi Soranicedir. Süleymaniye Kentinin alınmasından sonra ,  Kürt edebiyatı, büyük bir ivme kazanmıştır. 200 yıl içinde binlerce edebi eser yazılmış ve yayınlanmıştır.  Bu eserlerin hemen tümü Arami ( Arapça diye ifade edilen ) yazı karekteri ile ( alfabe ile ) yazılmıştır. Saddam Zamanında bile Kürtçe o bölgede yasaklanmamıştır.

Botan beyliği döneminde Kurmanci lehçesinden eserler rastlamaktayız. Daha sonrada Erdelan beyliği döneminde Mah Şeref Xanım ( Mesture Erdelani ) gibi önemli yazarlara rastlanır. Baban emirliği zamanın da ise, Salim, Nali ve Kurdi gibi, Kılasik Kürt edebiyatının en önemli üç şairi ortaya çıkmıştır. Wefai ve Haci Qadiré Koyi de, bu dönemin diğer ünlüleridir. Ama Piremérd, yakınçağ Kürt şiirinin duayenlerindendir.

Erdelan ve Baban beyliği döneminin edebiyat lehçesi soranicedir ve eserler bu gün Arap alfabesi olarak bilinen Aramice aifabe ile yazılmıştır.İran parçasının en ünlü şairleri Hémin, Kane Muzher ve Hejardır.

Türkiyede ise,Cigerxwin ve Osman Sabri en başta gelenlerdir.

Modern Kürt edebiyatının en önde gelen şairi Abdullah Gorandır. Kürt dilinin Soranice lehçesi ile  yazılmış İlk Kürt romanı 1950 li yıllarda İbrahim Ahmed tarafından yazılan  ve daha sonraları da, Rüstem Cemili adlı Kürt yönetmen tarafından sinemaya uyarlanmış olan JANA GEL adlı romandır. Bextiyar Elinin yazdığı,EVAREY PERWANE ise ilk modern Kürt romanı olarak kabul edilir. Daha sonraları ise ŞAR romanı gelmektedir.

Kürtlerin kullandığı bir başka alfabe de, Kiril alfabesidir. Ermenistan  ve eski SSCB ülkelerinde kullanılmaktadır. Giderek gerileyen bir alfabedir. Kürtler çok da rağbet etmemektedirler.

Ereb Şemonun kiril harflerle 1930 lu yıllarda  yazdığı ŞİVANÊ KURD adlı roman da, çağdaş romana örnek verilebilinir. Eğer uzun öyküler tarzında yazılmış olan bu yapıta roman diyecek olursak, buna göre Şivanê Kurd de en önde gelen Kürt romanıdır.Bu  roman kirilce yazılmıştır. Daha sonraları, il kez Özgürlük Yolu yayınlarınca Kurmanciye, ve daha sonraları da aynı yayın evi tarafından Kürt Çoban adı ile Türkçeye çevrilmiştir. Erebê Şemo, Şekroyé Xudo, Heciyé Cindi, Casimé Celil, Celilé Celil, Ekseré Boyik, Karlané Çaçan,Tosiné Reid, Weziré Eşo,Emeriké Serdar, Xelîlê Çaçan, Temurê Xelil ve daha onlarca kişi eski SSCB ülkelerinde ; önceleri Kiril daha sonraları da Latin harfleri ile eserler vermişlerdir.

Kürt dilinin eski ve güçlü edebi ürünlere sahip diğer  lehçesi de Kurmanci lehçesidir. Bu lehçe ile yazmış en önemli  Kürt şairler, Elî Herîrî (1425-1495), Feqîyê Teyran (1590-1660), Melayê Cizîrî (1570-1640) ve Ehmedê Xanî (1650-1707) 'dir. Ehmedê Xanî tarafından yazılmış olan Mem û Zîn adlı eser ilk kez 1730'da, yayınlanmıştır. Bu şairlerin kullandığı alfabe de, Aramice, yani Arap alfabesiydi.

Yüzbaşı Noelin tavsiyeleri doğrultusunda, Ünlü Kürt düşünürü Mir Celadetin kararı ile, Latin alfabesi de Kürt dili ile tanışmıştır. Kürtlerin Latin harfleri ile tanışması son yetmiş yılda gerçekleşmiştir. Bu nedenle yaşı yetmişin altında olan Kürtler , önceki dönemlere ait yazılı eserlerden yararlanma şansı bulamamıştır. Keza yetmiş yıla yakındır ki Irak ( Güney ) ve İran ( Doğu ) Kürtleri de Latin harflerle gelişip yaygınlaşan Kürtçe eserlerden istifade edememektedirler.

Kuzey de ise.  (Türkiye parçası ), son yıllarda, özellikle de sürgünde güçlü edebi eserlere rastlamaktayız. Kurmanci lehçesi ve Latin harfleri ile yazan Kürt edebiyatçılarının başında, Mehmet Uzun, Jan Dost, Kemal Burkay, Murad Cıwan, Mahmud Lewendi, Fırat Ceweri,Helim Yusif, Feqi Hüseyin Sağnıç, Muhsin Kızılkaya, Mustafa Aydoğan, Enwer Karahan, Malmısanıj, Lokman Polat, Munzur Çem, Rohat Alakom, Felat Dilgeş, Ziya Avcı, Aram Gernas, Hasan Kaya, Zana Farqini, Sami Tan, Abdullah Varlı, Ali Karadeniz ve adını sayamadığımız bir çok yazar ve edebiyatçı Kürt dilinin gelişmesine önemli katkılar sundular.

Dildeki lehçe farkları, kullanılan farklı alfabeler ve Kürtlerin bölünmüş yapısı daha güçlü bir dil ve edebiyatın doğmasını engellemiştir. Kürt edebiyatı, Kürtlerin birlikte yaşadığı ulusların edebiyatını da etkilemiş ve onlardan da etki görmüştür. Keza benzer bir duruma dil alanında yaşanmaktadır. Kürt dilinde de,  karşılıklı etkileşime rastlamak mümkündür. Bu doğal ve kaçınılmaz bir sonuçtur.
Nav Kürd
yorum | | Devamı...

Kürt Dili ve Kürt Edebiyatı


Kürt Dili ve Kürt Edebiyatı - İsmail Beşikçi
“Kürt Edebiyatı Üzerine” başlıklı yazıyla ilgili olarak Roşan Lezgin’den ve Recep Maraşlı’dan iletiler aldım.
Edebiyatı besleyen dildir. Dili zenginleştiren edebiyattır. Dil ve edebiyat arasında çok yoğun bir ilişki vardır. Bu ilişki Kürt dili ve Kürt edebiyatı söz konusu olduğu zaman da böyledir.

Boya olmadan resim düşünülemez. Ses olmadan müzik yapılamaz. Bu, resmin temel malzemesinin boya, müziğin temel malzemesinin ses olduğunu gösterir. Heykelin temel malzemesinin de taş olduğu söylenebilir. Edebiyatın temel malzemesi de dildir. Boya olmadan resim, ses olmadan müzik, taş olmadan heykel yapılamazsa, düşünülemezse, dil olmadan da edebiyat yapılamaz, düşünülemez. Bugün, Türk dilini zenginleştirenler, Türk Dil Kurumu’ndan çok, Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Çetin Altan, Vedat Türkali gibi yazarlardır. Kürtçe yazan Kürt yazarlarının Kürt diline katkısı bu bakımdan çok büyüktür. Mehmet Emin Bozarslan’ın, Mehmet Uzun’un, Firat Ceweri’nin, Malmisanıj’ın, Roşan Lezgin’in… yazıları bu bakımdan önemlidir.

1992 yılında Nûdem Dergisi yayına başladı. Nûdem, İsveç’te basılıyordu ama Kürtlerin yaşadıkları her alana gönderiliyordu. On yıl boyuncu düzenli olarak yayımlandı. Firat Ceweri’nin yönettiği Nûdem, Kürt dili bilincinin, Kürt edebiyatı bilicinin, Kürt alfabesi bilincinin gelişmesine çok büyük katkılar sağladı. Nûdem’in çeviri faaliyeti de oldu. Dünya edebiyatının önemli eserlerinin, önemli edebi yazıların Kürtçeye çevrilmesi amaçlanıyordu. Bu çabanın, çeviri çabalarının sürmesinde de büyük yarar var. Dünya edebiyatının temel  eserlerinin Kürtçeye kazandırılması Kürtçenin gelişmesinde ciddi rol oynayacaktır. Doz Yayınevi’nin Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı, Cervantes’in Don Kişot eserlerini Kürtçeye kazandırması olumlu bir gelişmedir. Diyarbakır’daki Lis Yayınevi’nin “Dünya Edebiyatından Yüz Temel Eser” dizisi, çeviri çabaları bu bakımdan dikkate değer.

Homeros, İbn Haldun, Shakespeare, Cervantes, Moliere, Montaigne, Honere de Balzac, Victor Hugo, Goethe, Henrich Heine, Dostoyevsky, Tolstoy, Turgenyev, Gogol, Gançarov, Gustave Flaubert, Stendhal, Charles Dickens, Knut Hamsun, Henrik İbsen, Marcel Proust, Oscar Wilde, Jack London, Ednest Hemingway, Tagore, Willaam Faulkner, John Steinbeck, Şolohov, Gabriel Garcia Marquez gibi yazarların, düşünürlerin Kürtçe’ye çevrilmesi Kürt dilini zenginleştirecektir.

Türkçe yazan Kürt yazarları

Türkçe yazan Kürt yazarları epeyce vardır. Bunların Kürtçeye çevrilmesi de büyük önem arzetmektedir. Yaşar Kemal, Ahmet Arif, Orhan Kotan, Yılmaz Güney, Hasan Bildirici, Metin Aktaş gibi yazarların, roman ve şiirlerinin Kürtçeye kazandırılması gerekir. Ahmet Arif’in, Orhan Kotan’ın bazı şiirlerinin Kürtçeye çevrildiği biliniyor. Fakat bunların Kürtçe okunduğuna kişi olarak rastlamadım. Nedim Baran, cezaevinde düzenlenen gecelerde,  Orhan Kotan’ın Gururla Bakıyorum Dünyaya kitabındaki, “Halkların Kardeşliği Adına” başlıklı destansı şiiri sık sık okurdu. Ama Kürtçe okuyana rastlamadım. Ahmet Arif’in kitabının yeni bir çevirisi yapıldı. Mükemmel bir çeviri olduğu söylenebilir. Orhan Kotan’ın yeni çevirileri de yapılmalıdır.

Ahmet Arif (1927-1991), üçlü, gruplar içinde, dörtlü gruplar içinde, Kürtlere ilişkin duygularını ve düşüncelerini efkarlı bir şekilde dile getirirdi. Ama kamuya açık toplantılarda, basında, bunları dile getirmekten uzak dururdu. Ahmet Ağabey’le 1974-1975 yıllarında, Ankara’da, Zafer Pasajı’nda, Ümit Fırat’ın, Barış Kitabevi’nde  tanışmıştım. Daha sonra, çeşitli mekanlarda, farklı zamanlarda bir arada olduk. Şiirlerini içtenlikle okurdu. Türkçe olarak okurdu. Bazen ezik, bazen dirençli bir Kürttü.  Hasretinden Prangalar Eskittim kitabını, Cem Yayınevi, “Türk Şairleri Dizisi’nde yayımlıyordu. Ahmet Ağabey, bu tutuma, “ben Kürt şairiyim” diye tepki göstermezdi. Bu konularla ilgili konuşmalarımız olmazdı.

Orhan Kotan (1944-1998) da Türkçe yazan bir Kürt şairiydi, bir Kürt düşünürüydü.  Orhan Kotan düşünceleriyle, duygularıyla bir Kürttü. Basında, kamuya açık toplantılarda duygularını düşüncelerini sık sık dile getirirdi. Orhan Kotan’ın yaşamında, Komal-Rızgari, Kürdistan Presss dönemi belirleyici bir öneme haizdir. Yaşamının son yıllarında, Realite Pres diye 4-5 sayılık bir dönem de vardır. Bu ilk döneme göre bir sapmadır. Ama Orhan Kotan’ın yaşamını belirleyen ilk dönemdir. Orhan Kotan’dan geriye kalanlar ilk dönemden geriye kalanlardır. Bu ikinci dönem de elbette yok sayılamaz, kesip atılamaz. Ama, duygular, düşünceler, yaşam biçimi, duruş, direniş, ilk döneme daha uyarlı özellikler taşımaktadır. Türk edebiyatı incelemeleri yayımlayan hiçbir dergide, Orhan Kotan’ın “Türk şairi” olarak algılandığını görmedim. Hiçbir Türk şiiri antolojisinde Orhan Kotan’a yer verildiğini görmedim.

Hasan Bildirici, Ahlat’daki ailesiyle, yaşam öyküsüyle ilgili bilgiler vermektedir. Bir Türk aileye, Kürtlerden bir gelin geldiği zaman, sürecin nasıl geliştiği, incelenmeye değer bir konudur. Bu konuda, gelinin sınıfsal konumuna bakmak gerekir. Yoksul bir Kürt aileden,  bir kız, bir Türk aileye gelin geliyorsa, bu, gelinin asimilasyon sürecini hızlandırıcı bir etki yaratır. Çevresinde etkili bir Kürt aileden, bir Kürt aşiretinden, yoksul bir Türk aileye gelin gelmesi, ender rastlanan bir olgu oluyor. Kadın tarafı dayılar, teyzeler bakımından güçlüyse, yaygınsa asimilasyon ters yönde gelişebiliyor.

İlerigelen bir Kürt aileye, diyelim, çevresinde etkili olan bir Kürt aşiretine, bölgede ilerigelen bir Türk aileden veya Türkmen aileden bir gelin geliyorsa, bu da Kürtlerin asimilasyonuna yol veren bir etki yaratıyor. Aile Türk veya Türkmen gelinleriyle iletişim, ilişki kurabilmek, dolayısıyla onun dilini öğrenebilmek için çok yoğun bir çaba harcıyor. Çevresinde etkili bir Türk aileden, bir Türkmen aşiretinden, yoksul bir Kürt aileye gelin gelmesi olayına ender rastlanıyor. Bu durumun çeşitli nedenleri olabilir. Bu durumda asimilasyon ters yönde gelişebiliyor.

Hasan Bildirici’nin anası, genç yaşında, Hasan bebekken ölmeseydi, Hasan, anasından, anasının ailesinden, dayılarından, teyzelerinden bir şeyler kapabilirdi. Hasan, ana tarafından çok baba tarafından, amcalarından, halalarından söz ediyor.

Anadil, Kadir Cangızbay Hoca’nın vurguladığı gibi, Mithat Sancar Hoca’nın da belirttiği gibi, öğrenmenin bilincine varılmayan, bunun için bilinçli bir çaba sarfedilmeyen,  öğrenme sürecinin farkını varılmayan bir dil oluyor. Yemek yemek gibi, su içmek gibi, Bunun da iki önemli kaynağı var. Aile ortamı, ana-çocuk ilişkileri, sokak, çocuğun sokaktaki arkadaşlarıyla ilişkileri… Ahlat’da nüfus dağılımının, mahallelere göre incelenmesi önemli olmalı. (Mithat Sancar, Lisan Bizi Nasıl Böler, Taraf, 3 Eylül 2009, s. 13)

Türkçe yazan Kürt yazarları, Kürt kültürünün, Kürdolojinin gelişmesinde önemli bir yere sahiptir. Bu yazarların Kürtçeye çevrilmesi, Kürt edebiyatında da önemli bir gelişme sağlayacağı açıktır. Uluslaşma sürecinde tercümenin çok büyük rolü vardır. Dünya edebiyatının, dünya düşün hayatının önemli eserlerinin Kürtçeye tercümesi, Kürtçenin, Kürt düşün hayatının zenginleşmesine katkı yapacaktır. Türkçe yazan Kürt şairlerini, Kürt yazarlarının tercümesinin ise, Kürtçeye çok daha büyük katkılar yapacağı kanısındayım.

Değinmeler

“Kürt Edebiyatı Üzerine” başlıklı yazıyla ilgili olarak Roşan Lezgin’den ve Recep Maraşlı’dan iletiler aldım. Yazının sonunda, “Kürtler açık kimlikleriyle yazmalıdır” şeklinde bir bölüm vardı. Roşan Lezgin bu görüşe karşı şöyle diyor: “Roşan Lezgin, benim Kürtlük adım. Devletin bana verdiği isimi kabul etmiyorum. Kürtlük adımı kullanıyorum.” Firat Ceweri, Roşan Lezgin, Berzan Boti, Malmisanij, Asa Zagrosi, Salih Agir Qoseri, Menice Brusk gibi isimler kanımca bilinen isimler. Bunlar, Roşan Lezgin’in dediği gibi takma isimler değil, esas isimler, Kürtlük isimleri…

Kürt sorunu çok büyük bir sorun. Çözümü çok gecikmiş, geciktiği için de güçleşmiş bir sorun. 1920’lerde çözüm daha kolaydı. 1920’lerde, Milletler Cemiyeti döneminde, Irak, Ürdün, Filistin, Suriye, Lübnan gibi, bir de Kürdistan mandası (sömürgesi) kurulsaydı, günümüze kadar böyle bir sorun gelmezdi. 85 yılı aşkın bir zamandır, sorun çapraşıklaşmış, çetrefilleşmiştir. Soruna müdahil olanların sayısı artmıştır. Bütün bunlar  sorunun çözümünü zorlaştırıcı etkenler oluyor. O zaman 1920’lerden beri yaşanan bu süreci, yani Kürtlerin ve Kürdistan’ın bölünmesini, parçalanmasını ve paylaşılmasını bilimin, siyasetin ve diplomasinin kavramlarıyla incelemek gerekir.

“Kürtler açık kimlikleriyle yazmalıdır” derken teknik bir konuyu dile getirmeye çalışıyordum. Bilgisayar, internet, şüphesiz çok yararlı bir alet. İletişim olanaklarının hızla gelişmesi Kürt yazarlarını da çoğalttı. Bu da güzel. Ama şöyle bir sakınca da gelişiyor. Bu da dikkatlerden uzak tutulmamalı. Yazarların bir kısmı takma isimler kullanarak, bazı yazarlara hakaret ediyor, onları aşağılıyor. Açık kimlikleriyle yazsalar bunları yapacaklarını hiç sanmıyorum. İnsanlar, bunları, ancak, kendini takma adlarla gizlediği zaman yapabilir. Eleştiri, özeleştiri elbette çok önemli yöntemler, vazgeçilmez yöntemler… Ama hakaret, aşağılama, bunların bilinçli olarak yapılması kabul edilemez.

Günümüze kadar, hep, çocuklara Kürtçe isimler koyamamaktan, Q,W,X,Ê harflerinin özgürce kullanılamamasından konuşuyorduk. Şimdi, artık şöyle bir soru da gündeme geliyor. Türk, Heptürk, Tümtürk, Türkoğlu, Öztürk, Cantürk, Türkyılmaz, Türkgücü, Türker, Türkeri gibi soyadları daha çok Kürtlere veriliyor. Bunun yanında, Kaya, Deniz, Yıldız, Toprak, Demir, Bulut, Işık, Güneş gibi isimler ve soyadları da veriliyor. Çocuğuna Kürtçe isimler koymaya çalışan ana-babanın, devletin kendilerine verdiği isimlerle, soyadlarıyla ciddi bir sorunu olmaması dikkate değer bir konu oluyor.

Selim Çürükkaya, Aysel Çürükkaya, 1990’larda, PKK saflarında mücadele yürüten militanlardı. Çok fedakar ve vefakar bir mücadele yürüttüler. Ama, devletin kendilerine verdiği isimlerle bir sorunları olmamış. PKK’de böyle sorunlar yok… ”Kürtlük adımı alayım. Mücadeleyi Kürtlük adımla sürdüreyim…” şeklinde bir anlayış yok. Aysel Çürükkaya ve Selim Çürükkaya kızlarının adına Soma Ma Diya koymuşlar. İşte esas Kürtlüğe dönüş,  öze dönüş, kendi değerlerine dönüş burada başlıyor. Kürt sorunun çok büyük bir sorun.  İnsan Kürtler hakkında daha çok şey bildikçe, öğrendikçe, sorunlar insanın bilincine daha çok çarptıkça, Kürtler hakkındaki bilgisinin ne kadar az olduğunu da fark ediyor.

Recep Maraşlı, bana gönderdiği yazıda, Osmanlı döneminde, daha sonra da Cumhuriyet döneminde, Türkçe’nin, İngilizce, Fransızca, İspanyolca gibi emperyal bir dil olarak algılanabileceğini, Türkçe yazan Kürtlerin bu ilişkiler çerçevesinde geliştiğini, onları da Kürt edebiyatı çerçevesinde değerlendirmek gerektiğini anlatıyor. Bu düşünceye karşı şöyle bir itiraz geliştirilebilir. Örneğin, Büyük Britanya. Hiçbir sömürgesinde, yerli dilleri inkar etmedi onları imhaya yönelmedi. Bilakis onları geliştirmek için enstitüler kurdu. Örneğin, 1858 yılında, Hindistan’da, Sanskrit Entitüsü, Büyük Britanya tarafından kuruldu. Türkiye’nin, Kürtlere, Kürtçeye karşı temel politikası ise inkara, imhaya dayalı bir politikadır. Türkçe yazdığınız zaman devletin bu politikalarını olumlamış oluyorsunuz.

09.09.2009
yorum | | Devamı...

İsyan Demircileri

sözcüklerimizle karanlığı ezip geçtik
artık önümüz hep aydınlık.
yüreğimizden dünyaya
pahalı sevgiler ışıldıyor.

bir barış türküsüdür;
baharda açan çiçek
mavilikte uçan kuş
toprakta börtü böcek.

yaşamak, fırından yeni çıkmış ekmek gibi
sıcak ve doyumsuz,
ümitli bir şey.

yaşamak, alın akı hürriyet.



İletişim;

Ad

E-posta *

Mesaj *