Güncel Başlıklar:
Ana Sayfa » , , , , , » Kürt Tiyatrosu Sahipsiz ve Salonsuz

Kürt Tiyatrosu Sahipsiz ve Salonsuz

Unknown 24 Temmuz 2013 Çarşamba 15:56


Tiyatro sanatçısı Aydın Orak Kürt tiyatrosunun geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, sorunların giderilmesi için “Kürtçe Tiyatro Konferansı” çağrısı yaptı.

Orak, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’a da, “Şimdiye kadar Kürtçe tiyatro yapan grupların hepsini bir toplantıda buluşturmak en doğrusu. Kürtçe tiyatro için açılım çerçevesinde bir paket hazırlanmalı. Ayrıca İstanbul, Ankara ve İzmir gibi yerlerde Kürt tiyatrosuna salonlar tahsis edilmeli” dedi.

Teatra Avesta’nın kurucusu Aydın Orak, Kürt tiyatrosunun gelişimi, sorunları ve yapılması gerekenleri AKnews’e anlattı…

Teatra Avesta’nın kuruluş aşamasını, sürecini anlatır mısınız?

2003’te bir iki arkadaş oturduk, böyle bir oluşuma gittik. Kürt tiyatrosu geleneğinden geldiğimiz için Kürtçe oyunlar yapmamız gerektiğini düşündük. Kendimizi tiyatroda ifade edebileceğimiz bir oluşuma gitmek istedik. İsmini de Teatra Avesta koyduk. Repertuarını da kendimizin oluşturacağı ve kendi tiyatrosal dilimizi geliştirebileceğimiz bir tiyatroyu kurduk.

Yer ve ekonomik anlamda sıkıntı yaşıyor musunuz?

Türkiye tiyatrosunda olduğu gibi Kürt tiyatrosunda da ekonomik sorunlar yaşanıyor. Onların nedenini de ben seyirci ile rahat buluşamamaya bağlıyorum. Çünkü tiyatro biraz pahalı bir organizasyondur. Tek kişilik bir oyun olsa bile arkanda bir ekiple gelmen lazım. Bilet satılması gerekiyor, salon kiralanması gerekiyor. her şeyden önce organizasyon problemi var.

Şu an prova yaptığınız bir salonunuz var mı?

Maalesef yok.

Çalışmalarınızı nasıl yürütüyorsunuz?

Çeşitli yerlerde provalar alıyoruz. Örneğin İstanbul’da Ayışığı Sanat Merkezi, Yeşilev gibi yerlerde provalar alıyoruz. Oyunun çıkış aşamasında prova alıyoruz. Ondan sonra oyunu sahnelemek için çeşitli salonlara başvuruyoruz. Bölge salonlarına, İstanbul, İzmir, Ankara’daki salonlara başvuruyoruz. Sabit bir mekânımız yok. Tüm imkânsızlıklara rağmen Kürt tiyatrosunu var etmeye çalışıyoruz.

Oyunlarınızı sergileyememenizin nedeni sadece organizasyon mu? Örneğin gittiğiniz her yerde salon bulabiliyor musunuz?

Organizasyon birinci problemimiz. Şayet Diyarbakır gibi bir yerde organizasyon şirketi ya da kurum o oyunun oynanması gerektiğini düşünürse ve oyunun organizasyonunu ben yapacağım derse, o kurum ne yapar eder bir salon bulur. A salon vermez, B vermez ama C’de bir salon bulur. Belki daha kötü bir salon bulunur ama nihayetinde o salon bulunur ve oyun sahnelenir. Bir organizasyon şirketimiz olmadığı için İstanbul’dan burayı arıyoruz. İletişimsizlikten dolayı başka bir yeri arayamıyoruz. Eğer organizasyon olsaydı, oyunu sokakta bile oynayabilirdik.

Kürt tiyatrosunun geldiği noktayı nasıl buluyorsunuz? Hak ettiği yerde mi?

Kürt tiyatrosu bence hak ettiği yerde değil. Bunu da Kürtlerin ilgisizliklerine değil, Kürt yöneticilerinin ilgisizliğine bağlıyorum. Kürt sanatını yönettiğini düşünen, Kürt sanatını halka ulaştırdığını düşünen organizasyonlara bağlıyorum. Ne kadar doğrudur bilmiyorum ama biraz Kürt siyasetçilerine de bağlıyorum. Bu işler yasakken  -Halen de fiili yasaklar var- devletin birebir yasakladığı ve hiçbir şekilde salonunu vermediği bir süreçte biz oyunlarımızı daha rahat sahneleyebiliyorduk. En azından devletle kavga ediyorduk, emniyetle kavga ediyorduk, bu kavgalar sonucu ya oyunlarımızı sahneleyebiliyorduk ya da sahneleyemiyorduk. Ama şuan geldiğimiz noktada Kürtlerin yüze yakın yerel yönetimi var. Ama salon bulmakta zorlanıyoruz, hatta çoğu kez bulamıyoruz.

Kürt kuruluşları sizin önünüzde engel mi?

Biz Kürtlerde bir şey vardır; yasakken daha tatlıdır, daha çok mücadelesi verilir. Bir dönem şunu bile düşündüm; artık Kürtçe kanal açıldı, Kürtçe’nin önü açıldı, artık Kürtçe tiyatro yapmayayım. Tamamen yasaklara karşı bir tiyatro yapıyormuşuz gibi. Geldiğimiz aşamaya baktığımızda imkânlar biraz daha çoğaldı. Artık devlet tiyatrolarında bile Kürtçe oyunlar sahnelenebiliyorken, bunun geriye doğru gidiyor olması bence bu saatten sonra gerçek aktörleri ortaya çıkaracak. Şimdiye kadar iman gücüyle, kavgayla oluyordu, bugünden sonra  daha farklı olacak.

Şu ana kadar Teatra Avesta olarak kaç oyun sergilediniz?

“Bir Deli’nin Güncesi”, “Sen Gara Değilsin”, “Araf” ve “Mirina Zimanekî” oyunlarını sergiledik.

Bir ara devlet tiyatrosunda sahnelediniz oyununuzu…

Ankara Uluslararası Festival’de Araf oyunumuzu sahneledik. Hiçbir sorun yaşamadık. Biz bölgeye gelirken, istenen sabıka kaydı türü evrak da istenmedi. Oyun Musa Anter’in hayatını anlatmasına ve politik olmasına rağmen Devlet Tiyatrosu sahnesinde hiçbir sorun yaşamadık, ama organizasyon ve çeşitli salon sorunlarından dolayı Diyarbakır’da oyunlarımızı sahneleyemiyoruz.

Kürt tiyatrosunun yaşadığı bu sıkıntıları anlatmak için Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ile hiç görüşme talebinde bulundunuz mu?

Hiçbir görüşmede bulunmadık ama görüşmek istesek de görüşemeyeceğimizi biliyoruz. Çünkü bir Devlet Bakanı’na ulaşmak biraz zor. Bence Kültür Bakanı Sayın Ertuğrul Günay’ın bu konuyu programına alması gerekiyor. Kendileri bunu düşünmeli. Türkiye’de kendilerinin de isim taktığı bir “demokratik açılım”dan söz ediliyor. Bu açılımın Kürt tiyatro ayağı bence şu olmalıydı; şimdiye kadar Kürtçe tiyatro yapan grupların hepsini bir toplantıda buluşturmaları gerekiyordu. Onların isteklerini ya da sorunlarını bu toplantıda öğrenirsiniz ve ona bir paket hazırlarsınız. Daha sonra bu paketi hayata geçirirsiniz. Birinci adım oradan olması gerekiyor diye düşünüyorum. Yıllardır Kürt tiyatrosu kaynak için başvuruyor. Hiçbir şekilde destek sunulmadı. Bu yıl bir destek sunuldu. Sunulan destek de diyalogsuz bir oyunaydı, dilin olmadığı bir oyunaydı. O da Kürtçe tiyatroya ödenek ayrıldı diye lanse edildi. Kültür Bakanlığı özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi yerlerde Kürt tiyatrosuna salonlar tahsis etmeli bence. İstanbul gibi 2 bin tiyatro grubunun olduğu bir yerde bir tane Kürtçe tiyatro yapacak bir salonunun olmaması büyük bir sorun.

Kürtçe tiyatro salonu Kültür Bakanlığı bünyesinde mi olmalı?

Kültür Bakanlığı’na bağlı bir çok tiyatro salonu var. Belki bunlardan bir tanesini tahsis eder ve bütün Kürt tiyatroları orada sahne alır, provalarını alır. Açılım için bunu bir öneri olarak söylüyorum, umarım sesimizi duyarlar.

Kürt kuruluşlarına da buna benzer bir öneriniz var mı?

Kürt müziği, sineması, konferans yapacak bir düzeye geldi. Kürt tiyatrosu da yapabilir mi çok emin değilim. Kürt tiyatro konferansı yapılmalı ama onun öncesinden Kürtçe oyunlar çıkmalı. Yılda üç beş Kürtçe oyun çıkıyorsa, bunun konferansını yapmanın bir anlamı yok bence.

Oyunların niye çıkmadığı da bir sorun. Bütün bu sorunların tespiti için konferans şart değil mi?

Aslında dediğiniz daha mantıklı. Kürt tiyatrosu konferansı olursa daha etkili olabilir. Ama dar çerçevede olmamalı. Gerek Avrupa’dan, gerek Türkiye’nin Batı illerinden, gerek Kürdistan’ın diğer parçalarından tiyatro gruplarının çağrılıp, o konferansta sorunlarını dillendirmesi bence olumlu. Bir duyum aldım ama ne kadar doğru bilmiyorum.

Önümüzdeki süreçte Kürt Tiyatro Konferansı’nın Diyarbakır’da yapılacağına dair söylentiler var. Böyle bir şey olursa, mutlaka ileriye dönük daha etkili adımlar atılabilir.

Başka ulusların tiyatro kültürüne baktığımızda, köklü bir geçmişinin olduğunu görüyoruz. Kürt tiyatro tarihi nerede başlıyor? Geçmişte Kürtler tiyatroyla ilgilenmiş mi?

Bunun araştırmasını ben kendimce yaptım. Geleneksel Kürt tiyatro oyunlarını, halk arasında yapılan kısa oyunları, yılbaşlarında ve Newroz’larda oynanan oyunları bir kenara bırakırsak, günümüz dramatik modern tiyatronun nereden başladığını da biraz araştırdık. Aslında tüm kapılar 1918’de Abdurrahim Zapsu’nun “Memê Alan” adlı kısa oyununa açılıyor, Kürt tiyatrosu ona dayandırılıyor. O dönem bu oyun Jîn dergisinde yayınlanmış.

1920’lerde Hewlêr’de Kürtçe tiyatronun yapıldığını, 1946’da Mehabad Kürt Cumhuriyeti’nde “Dayika Niştiman” oyununun oynandığını biliyoruz. Bunların hepsi rivayetler ve elimizde kaynağı olmayan, ancak duyduğumuz şeyler. Bir tek “Memê Alan” eseri günümüzde var.

1930’larda Rusya’da Kürtçe oyunların oynandığı, Erebê Şemo’nun Kürtçe oyunlar yazdığını ve çeşitli yerlerde sahnelendiğini duyduk. 1959’da Apê Musa’nın (Musa Anter) yazdığı “Birîna Reş” adlı piyesi bulunuyor. Bu piyes Türkiye’de Kürtçe yazılı metin olması yanı sıra ilk Kürtçe basılan kitap olma değerini de taşıyor. 1988’lerde cezaevlerinde Kürtçe tiyatroların yapıldığını biliyoruz.

En son 1990’larda Mezopotamya Kültür Merkezi’nin açılmasıyla bu gelenek devam etti ve bu günlere kadar geldi. MKM’nin açılmasıyla biraz daha düzeyli, daha kurumsal oyunlar yapılmaya başlandı. 2000 yılına kadar Kürt tiyatrosunun çıtası yükseliyor ama 2000 yılından sonra Kürt tiyatrosunda bir tıkanma yaşanıyor. Ve bu yükselen çıta şu an iniş aşamasında. Çünkü Avrupa’da da Kürtçe oyunlar neredeyse hiç yapılmıyor. Türkiye’de Kürtçe tiyatroları toplasak on taneyi geçmez.

Bahsettiğiniz “Memê Alan” piyesinin “Memê Alan Destanı”yla ilgisi var mı?

O destanla ilgili değil. Sadece ismi aynı.

Bu piyes 1918’lerde oyun olarak sahneleniyor mu?

Bildiğim kadarıyla oyun olarak sahnelenmedi. Piyes olarak Jîn dergisinde yayınlandı. Oynanmadığını biliyorum ama yanılıyor da olabilirim. 1996’da MKM’nin Teatra Jiyana Nû, bu oyunu sahneledi.

AYDIN ORAK / PORTRE

Aydın Orak 1982’de Nusaybin’de dünyaya geldi. Teatra Jiyana Nû grubun ve kendisinin ilk tragedya oyunu olan Prometheusê Zincîrkirî (Zincira Vurulmuş Prometheus) oyununda Hermes ve Kratos karakterlerini oynadı. Bu oyunla Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali, Diyarbakır Kültür Sanat Festivali, Doğu Beyazıt Kültür ve Turizm Festivali’ne katıldı. 15. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında Türkiye’ye gelen dünyanın efsanevi tiyatro adamı Peter Brook’un atölyesine katıldı. Aydın Orak, 2003’te birkaç arkadaşıyla Tiyatro Avesta’yı kurdu. 2005’te Saklı Duygular adlı ilk Kürtçe şiir kitabını Berçem Yayınları’ndan yayınladı. Özgür Gündem, Radikal, Azadiya Welat gibi gazetelerde, tiyatroyla ilgili yazıları yayınlandı.