Güncel Başlıklar:

Meleye Ciziri Tasavvuf Şiiri'nin Öncülerinden

Unknown 10 Temmuz 2013 Çarşamba 12:52



Gerçek adı Ehmed olan Meleyê Cizîrî'nin doğum tarihi hakkında kesin bilgiler mevcut değildir. Kendi şiirinde belirttiğine göre Hicri takvime göre 974’te Cizre’de dünyaya gelmiştir. Miladi takvime göre ise1566’a denk gelir. Melayê Cızîrî, Botan aşiretinden olup babasının adı Mihemmed’tir. O da zamanında bütün Kürt halkı gibi, dindar bir ailede büyümüştür. İlk hocası babasıdır, daha sonra Kürdistan’ın birçok yerinde tahsilini devam ettirmiştir. Diyarbakır, Bingöl, Hasankeyf gibi farklı yerlerde ilim öğrenmiş,. imamlık icazetini Diyarbakır’dan Mele Taha’dan almıştır. Uzun süre Diyarbakır’ın Sırba Köyünde İmamlık yapan Cizîrî, Sırba ve Hasankeyf’ten sonra Cizre’ye gelmiş ve hayatının sonu kadar memleketi olan Cizre’de kalmıştır.

Meleyê Cizîrî Kürt tasavvuf şiirinin en önemli temsilcisidir. Kürtçenin yanı sıra Arapça, Farsça ve Türkçe'ye de vakıftır. Meleyê Cizîrî ve Divan'ı hem Kürt edebiyatı hem de dünya edebiyatı için çok önemli bir eserdir. Yüzyıllardır dilden dile dolaşan ve hiç eskimeyen şiirleri onun üstün şiir kalitesini de gösterir... Meleyê Cizîrî'nin Divanı ilk defa 1904 yılında Berlin'de Martin Hartman tarafından basılmıştır. Daha sonra ise bugüne kadar en güvenilir kaynak olarak başvurulan Qomişlo müftüsü Ehmedê Zivingî'nin bastırdığı ve derleyip toparladığı Divanı basılmıştır. Bu Divan'da 120 şiir ve 3 rubaiye forma bakılmaksızın, kafiyelerin son harfine göre alfabetik yer verilmiştir. Bir başka önemli derleme kaynak ise Kürt şairlerinden Hejar'ın yayınladığı Divan olmuştur. Yakın zamanda ise Celalettin Yöyler'in İstanbul Kürt Enstitüsü tarafından basılan Şîroveya Diwana Meleyê Cizîrî önemli bir kaynak olarak gösterilmektedir. Diğer yandan Nûbihar yayınlarınca okuruyla buluşan Kürtçe ve Türkçe metin ise derli toplu bir şekilde Cizîrî'nin tüm şiirlerine yer verilmektedir. Yine önemli bir başvuru kaynağı ise yakın zamanda Türkçeye çevirilen Meleyê Cizîrî, Sevgi ve Güzelliğin Şairi kitabıdır.

Kürtçe'de tasavvuf edebiyatının bir şaheseri sayılan Divan'ı anlamak ve ondaki derin ve lahuti mana iklimine girebilmek için sadece dili bilmek elbetteki yetmez. Çünkü geniş ve derin bir ilme, keskin bir marifete, zengin ve coşkun bir aşka sahip olan Cizîrî'nin şiirlerinde tarih, felsefe, estetik, tasavvuf, belagat, nahiv (gramer), astronomi gibi fizik ve metafizik konular içiçe geçmiştir. Önemli fıkıh kaynaklarına gönderme yapması; Maruf-u Kerhî, Şiblî, Mansur ve Alaî gibi tasavvuf büyüklerini zikretmesi, Şeyh San'an gibi bir seyri süluk serüvenini şiirine konu edinmesi onun fıkıh, kelam ve tasavvuf vadisinde zengin bir birikime sahip olduğuna işaret eder. Ancak o, bütün bunları varılması ve ulaşılması gereken bir noktaya doğru yöneltir, asıl maksuduna ve matlubuna hizmet yolunda ustalıkla kullanır. Şiirinde kullandığı tüm argümanlar ilahi aşkın remizleri olarak anlaşılmalıdır. Bediüzzaman Said Nursî'nin, onun aşktaki makamını şöyle ifade ettiği rivayet edilir: "Mevlana Celaleddin-i Rumî, Molla Ahmed-i Cezirî ve Mevlana Cami'nin aşk meşrebindeki makamları birdir" O halde, Cezirî'nin divanını, onun ruh ikliminin iksirli havasını teneffüs ederek okumalıyız. Tasavvufun kendine özgü mazmunlarını ve kavramlarını ve bunlara yüklenen manaları bilmeden onun kudsî lezzetini tadamayız. Çünkü onun nazarında bütün güzellikler ilahi güzelliğin birer yansıması, birer tecellisidir.

Meleyê Cizîrî  “Aşkın Piri” olarak tanınır. Aşk şiirleri kısa bir süre öncesine kadar evlerde eşler arasında karşılıklı okunurdu. Bunların dışında divanının her bir bölümü kendi başına bir bilinç ve sanat kaynağıdır. Tarihten, felsefeye, Timurleng ve Cengiz’in barbarlığından, Sokrat’ın teorisine, astronomiden, dünyanın hareketlerine kadar birçok konuda şiir yazmıştır. Meleyê Cizîrî'nin divanı Kürt edebiyatı açısından büyük bir zenginliktir. Mela şiirlerinde Farsça, Arapça ve birkaç ta Türkçe kelime kullanmıştır. Buna rağmen şiirlerini zengin bir dille yazmıştır. Şiirlerin birçok Kürtçe atasözü ve deyime yer vermiştir. 1500'e yakın kelime yazmış ve kelimelerinin çoğu Kürtçe’dir. Bugünkü sözlüklerde Meleyê Cizîrî’nin kelimelerinin yer almaması araştırmalarımız da ki eksikliği gösteriyor.

Onun şiirlerinden bir çoğu kaybolmuş, bazıları ise halkın ağzından bu günlere kadar gelmiştir. Şiirleri belli süre halk tarafından okunmuş ve halada okunmaktadır. Şiirlerindeki duygu yoğunluğu okuyanları çok etkilemektedir. Cızîrî şiirlerinde Türkler'in ve Farslar'ın ve Araplar'ın Kürtler'e yönelik haksızlıklarını da dile getirmiştir. Melayê Cizîrî ilmi alanda kendini geliştirmiş ve büyük bir alimdir. Şüphesiz Melayê Cizîrî Mutasavvuf idi, bir alimdi ve şiirlerinde saklı olan daha bir çok düşünce var. Meleyê Cizîrî’nin Divanın da toplam 140 şiir vardır. Ayrıca Cizîrî, her zaman divanı kendisine meslek edinmiştir ve okunmalarında da çok titizdir. Ayrıca şiirleri yanlış okunduğunda ise kızarmış..

Meleyê Cizîrî'nin ölümü hakkında tabi birçok rivayet vardır fakat tam olarak bilinmemektedir.

Meleyê Cizîrî ve Feqiyê Teyran’ın atışmalarından anlaşılıyor ki 1631’de Cizre’deydi. Divanını da o yıl (1631) bitirmiştir. Feqiye Teyran “Îro girya me tê” isimli şiirinde Mela’nın ölümünü işlemiştir. Buna göre hicri 1050 yılında (M:1640) vefat etmiştir. Türbesi (Mezarı) ise şimdi Cizre’de, “Medresa Sor”dadır.